0530 465 3090
sayginegitim@gmail.com

Keşfettiğin Senindir…

"Müzik ve ritm ruhun en saklı köşesine kendi yolu ile ulaşır." Plato
13 Eyl 2018

Keşfettiğin Senindir…

/
Posted By
/
Comments0
/

“Müzik ve ritm ruhun en saklı köşesine kendi yolu ile ulaşır.” Plato

İşte en saklı yer… Orff’un keşfettiği her çocukta ulaşılacak nokta.

“Hareketten ve danstan müziğin yeniden doğuşunu bekliyordum, fikrim buydu “oyunun hareketten başlaması”. Müziğin çocuğa öğretilmesi müzik dersinde başlamaz, çıkış saati oyun saatidir.” Carl Orff

“Oyun” mekanın üç boyutlu algılanması, yaşayarak öğrenme kavramındaki en önemli noktadır. Çocuk yapabileceğinin en iyisini “oyun” içinde yapar. Çünkü “oyun ortamı” katılım, birlikte hareket edebilme, yaratıcılığın ortaya çıkması, bireyin kendi potansiyelini rahatça ortaya koyabilmesi ve yine bireyde merak uyandırıp motivasyonu artırması, farklı fikirleri kabullenebilme açısından önemli bir katkı sağlar. Çocuğun kendini rahat hissedebileceği, sıkıştırılmadığı, bastırılmadığı ortamda, farkında olmadan -doğal olarak- öğrenmesi, deneyimlemesi konuya olan potansiyeli artırır. Oyun içinde çocuk gözler, dinler, taklit eder ve kendindeki doğal olanı keşfeder. İçinde var olan o en saklı yer kurgusal değil, kendiliğinden ortaya çıkar.

“Söyle unutayım, göster hatırlayayım, hissettir anlayayım.” Benjamin Franklin

Çocuk duygularını sözcüklere dönüştürmeden ve çevresindeki olguları anlamadan önce hisseder. “Hissetme” – “Anlama”nın önünde gelir. Orff’un bu gözlemi, Schulwerk’in temelini oluşturur. İşitme, görme, hissetme gibi duyuların önde olduğu, belli bir amaca yönelik olan ya da olmayan, çocuğun isteyerek içinde herhangi bir rolde var olduğu, gerçek yaşamın içinden parçalar barındıran etkin/aktif öğrenme sürecidir. Schulwerk’in çok duyulu deneyimi, katılımcıyı bilişsel ve işitsel süreçten geçirerek başkasının ya da kendi dünyasının içine alır.

“Ağaç diktiğim zaman onların ne kadar büyüyeceğini bilemem, biri küçük kalır, diğeri çok büyük olur. Bu tamamen toprağa, güneşe ve diğer elementlere bağlıdır. Böyle bir şey planlanamaz, ancak oluşur.” Carl Orff

Şimdi gözlerinizi kapatın ve kendinizi hissedin. Kalp atışlarınızı, nefes alıp vermenizi, gözlerinizin hareketlenmesini, gülümsemenizi ve başınızı çevirdiğinizi. Sadece hayatta olmak bile hareket ve ritmi oluşturur. Hayatın her seviyesinde ritim ve hareket mevcuttur. Yıldızların parlaması, yağmur yağması, rüzgar esmesi ve Dünya’nın kendi etrafında belli bir düzende dönerek kendi ostinatosunu oluşturması gibi…

Doğada var olan elementer güçler yağmur, rüzgar, yıldızlar ve içte var olan kalp atışı, nefes, kan akışı, bakış, gülümseme oluşumun devamını sağlar. Hayatın her seviyesinde var olan hareket insanın içinde başlar. Herhangi bir yönerge olmadan nefes alıp verme, kalp atışı… Müzikteki elementer güç ise “ritm ve hareket”tir. Müzik, içinde barındırdığı ritim olgusu itibari ile hareketten ayrı düşünülemez.

Elementer müzik, müziğin kendisi tarafından verilen dürtüler içerir. Bu dürtüler aktif olarak insanın doğasında zaten vardır. Akıl öncesidir, büyük biçimleri bilmez, dünyevi, doğal ve bedenseldir. Herkesin öğrenip yaşayabileceği bir müziktir. Müziğin elementlerinden “ritim” zaten baştan beri var olan, öğretilmeyen, sadece serbest hale getirilebilecek bir yapıya sahip ise kendini ve bedenini yeniden tanımlama sürecini yaşatan Orff Schulwerk anlayışı, aysbergin altında kalan kütleyi akış içinde keşfetmeye olanak tanımaktadır.

Carl Orff; “Ritmi öğretemezsiniz. Sadece insanların içinde serbest hale getirebilirsiniz.

Hareketten doğan müzik aynı kökten gelen “ritm” den geçer. Ritm öğretmek güçtür. Ritm çözülebilir, doğabilir. Soyut değildir. Hayatın kendisidir. Ritm işler ve etkiler. Ritm dil, müzik ve hareketi birleştiren ortak güçtür.” Carl Orff

Birey kendini ifade etmede, öncelikle içsel ritmini keşfetmelidir. Bunu da bedenini kullanarak ve hareket ederek sağlayacaktır. Orff- Schulwerk sürecinin anahtarı keşif ve deneyimdir. Kendiliğinden doğan, aslında kendinde var olanın ortaya çıkması “elementer” müziğin doğuşu da önce taklit, sonra deneyim – keşif ve yaratma, doğal olanı ortaya çıkarma ile ilgilidir. Bunun sonucunda derin bir müziği anlama ortaya çıkar.

Yaratıcılığın temelinde taklit, deneyim, gözlem yatar. Orff Schulwerk “yaparak-yaşayarak” öğrenme anlamında en etkili yaklaşımdır. Aslında bu şekilde doğan, bireyin ilk olarak kendi kendine yapabileceği, her hangi bir şekilde yer edinebildiği ortamda aktif öğrenme süreci başlar. “Her çocuk kendi yolu ile öğrenir” prensibinden varılan noktada, hareket etmeden yapılan eğitim işitsel ve unutulmaya yakın olacaktır. Doğal yolla öğrenilen anadil gibi, müziğin de formal yönergeler, soyut terimler, teorik açıklamalardan ziyade, müzikal düşüncelerin hareket ederek, şarkı söyleyerek, çalgı çalarak, drama yaparak, hissederek bedensel algıya dönüşümü büyük önem taşır. Dil, müzik, hareket bileşiminden ortaya çıkan “ritm” ile var olan “yaratıcı güç” tetiklenir. Bu yolla çocuk müziği kendi merkezinde, doğal formunda öğrenir. Ortaya çıkan ürünler de kişilik gelişimine katkı sağlayacağı gibi, sosyal ve iletişim becerilerini de geliştirir. Hepsi kadar önemli diğer nokta ise, grup halinde yapılan bu çalışmalar, bütün sınırların ötesinde insanları birleştirir, bilinmeyeni ortaya çıkarır, eğitim becerilerini geliştirir. Bireyin, yaratıcı gücü motive edilerek, kendine olan güven duygusu ortaya çıkarılır. Kişinin keşfettiği onundur. Kendine ait olanı yeniden yorumlayarak yeni bir yapı oluşturur.

Müzik ve hareket eğitiminde söz konusu olan sadece müzik eğitimi değildir. Amaç insan yetiştirmektir. Bu tür bir eğitim ders programlarında belirlenen müzik derslerinin çok ötesindedir. Ulrike Jungmair

Dünyanın dönüşü bir ostinato ise, gündüz gece – mevsimler – doğa olayları rondoyu, uzayda var olan hiç bitmeyen sesi ise bordunu temsil eder. Orff da, doğanın elementer güçlerini biz insanlara yansıtmış, bunların taklit ve gözlem ile ortaya çıkacağını, ardından doğaçlamanın oyun içinde var olacağını vurgulamıştır. Orff Schulwerk’te yapılan müzik insanın kendi yapması gereken müziktir -elementer- yani içten gelen müzik, dinlemek için değil içinde olmak için yapılır. Çocuklar bu eğitimle daha fazla motive olup kendilerini ifade edebilme yeteneğini ve özgüven hakimiyetini kazanırlar.

Orff Schulwerk’i çocuklarla uygularken; onların etkili bir lider modeline ihtiyaç duyduklarını düşünmeliyiz. Çocukları anlamaya çalışmalıyız. Çocukların deneyimleri, duyguları, yaşadıkları çevre, onların jest, mimik ve hareketlerini oluşturan bir birlikteliktir. Lider olarak bizler, çocuklara kendilerini keşfetmeleri için uygun ders alanları yaratmak, içindekileri ortaya çıkarmaları için daha fazla repertuara sahip olmalarını sağlamak, yeni yollar ve yönergeler araştırmak, hislerini gerçeğe dönüştürmeleri için doğaçlama çalışmalarından yararlanmak ve çocuklardan bir şeyler öğrenmeye hazır olmaktır.

Z.Melis Milli

Leave a Reply

HEMEN ARA